Background/Aim: Posterior urethral valve is a congenital anomaly usually diagnosed in
neonatal or infantile period. Today, the cases of posterior urethral valve with delayed
diagnosed and complicated with hematuria are rarely seen. Herein, it is aimed to present a
case of posterior urethral valve diagnosed in an adolescent who had hematuria as his main
complaint.
Case: 16-year- old male patient was admitted to our emergency department 1 year ago with
complaints of straining, urinary incontinence and bloody urination. Urine analysis revealed
leukocyteuria and hematuria. Urinary ultrasound showed mild dilation in both collecting
systems. Because the patient was hypertensive, he was hospitalized in pediatric nephrology
ward. After his arterial blood pressure was controlled, he discharged in order to come
follow-up examinations outpatiently. During follow up, degree of hydronephrosis increased
(left and right-sided renal pelvis AP diameters were 9 and 20 mm, respectively) and bladder
wall became thickened and trabeculated). Retrograde urethography showed no passage of
contrast medium into bladder with urethrovenous intravasation at level of posterior urethra.
During cystoscopy, type 3 posterior urethral valve causing severe obstruction was detected
and the valve was resected by uretrotome. At control cystoscopy on postoperative day 30,
some residual leaflets not leading to obstruction were seen and resected. Post-operative
ultrasound examination of the patient revealed that both sides of the renal pelvis AP
diameters were normal, and the bladder wall thickness was 7 mm. Polyclinic follow-up of the
patient whose complaints related to hematuria and urination have been decreased
continues.
Conclusion: It should be kept in mind that posterior urethral valve may be considered in the
differential diagnosis of adolescents with lower urinary tract symptoms associated with
hematuria. In such cases, the mechanism of hematuria may be related to urethrovenous
intravasation.
Keywords:
Önbilgi/Amaç: Posterior üretral valf genellikle yenidoğan veya süt çocukluğu döneminde tanı
konulan doğumsal bir anomalidir. Günümüzde geç tanı konulan ve hematüri ile komplike
olan olgular nadiren görülmektedir. Burada, ergenlik döneminde tanı konulan ve hematüri
yakınmasının ön planda olduğu bir posterior üretral valf olgusunun sunulması amaçlanmıştır.
Olgu: On altı yaşındaki erkek hasta 1 yıl önce idrar yapmada zorlanma, idrar kaçırma ve kanlı
idrar yapma yakınmalarıyla hastanemiz çocuk acil servisine başvurdu. İdrar tetkikinde
hematürü ve lökositüri saptandı. Üriner sistem ultrasonografisinde her iki taraf toplayıcı
sistemde hafif dilatasyon görüldü. Bulgulara hipertansiyonun eşlik etmesi nedeniyle pediatrik
nefroloji kliniğine yatırıldı ve tansiyonu kontrol altına alındıktan sonra ayaktan izlem
önerilerek taburcu edildi. İzlemde yapılan ultrasonografi kontrollerinde hidronefroz derecesi
artış gösterdi (sol böbrek renal pelvis AP çapı 9 mm, sağ böbrek renal pelvis AP çapı 20 mm)
ve mesane duvarnda kalınlaşma ve trabekülasyon artışı saptandı. Retrograt üretrografide
mesaneye geçiş izlenmemiş olup opak maddenin posterior üretra seviyesine kadar ilerlediği
ve buradan venöz sisteme geçtiği görülmüş. Sistoskopide lümeni ciddi derecede daraltan tip
3 posterior üretral valf saptandı ve üretrotom ile insize dildi. Postoperatif 1. ayda yapılan
kontrol sistoskopisinde aynı bölgede parsiyel obstrüksiyona yol açan valf kalıntıları görüldü
ve bunlar yeniden rezeke edildi. Hastanın postoperatif son ultrasonografisinde her iki taraf
renal pelvis AP çapları doğal, mesane duvar kalınlığı 7 mm ölçülmüştür. Hematürisi geçmiş ve
idrar yapmayla ilgili yakınmaları gerilemiş olan hastanın poliklinik izlemi devam etmektedir.
Sonuç: Hematürinin eşlik ettiği alt üriner sistem semptomları ile başvuran ergenlerde ayırıcı
tanıda posterior üretral valf olabileceği de akılda bulundurulmalıdır. Bu olgularda
hematürinin mekanizması üretrovenöz intravazasyon ile ilişkili olabilir.
Anahtar Kelimeler: