Introduction and Aim: Teratomas caused are the most common germ cell tumors observed in children. The aim of this study is to evaluate of our clinical experiences and results on sacrococcygeal teratoma(SCT).
Materials and Methods: All hospital records of children which had operated and diagnosed as SCT based on pathological examinations in between January 2013 and January 2016 were analized retrospectively.
Results: Within three years, 8 patients operated due to sacrococcygeal mass; 5 cases(63%) were female, and 3(37%) of were male. 5 cases(63%) were diagnosed antenatally. The mean age was 6,1 months and mean alpha-fetoprotein value was larger than the 20.000 ng/ml. The mean diameter of mass was 6.2cm by US; and 3 cases (38%) had Type I, 3 cases (38%) had Type II, and 2 cases (24%) had Type IV; one(13%) had urinary obstruction. Mass and coccyx was remowed via Chevron incision in all. Histopathology revealed mature teratoma in 5(63%), immature in 3(37%). 2 females(66%) with immature teratoma were operated on first day old, and third case was operated at 16.day old. One case(13%) with a giant ruptured mass was lost in early postoperative hours due to consumption coagulopathy and severe cardiovascular insufficiency, histopathology was immature. Two cases with immature teratoma were referred pediatric oncology department. All were followed up with alpha-fetoprotein levels and rectal examination per three months. The mean alpha-fetoprotein level decreased under the 3.223ng/ml in mature cases and the 5.868ng/ml in immature cases 6 months later; and any recurrence was observed in follows-up.
Conclusion: The recurrence for sacrococcygeal teratoma is reported as 2-35% within long-term follow-ups. The incomplete excision of the tumor and coccyx, the spilling of tumoral cells into the surgical area during the operation and overlooking of malign foci in histopathological examinations are known to play roles in the recurrence of the tumor.
Keywords:
Giriş/Amaç: Ektoderm, endoderm ve mezoderm olmak üzere üç farklı germ hücrelerinden köken alan teratomlar çocuklarda en sık rastlanan germ hücreli tümörlerdir. Bu çalışmada; kliniğimizde opere edilen sakrokoksigeal teratom olgularının klinik ve takip sonuçlarının değerlendirilmesi amaçlandı.
Gereç/Yöntem: 2013-2016 Ocak yılları arasında opere edilen ve patolojik tanıları ile teratom olduğu kesinleşen hastalarımızın tüm hastane kayıtları geriye dönük olarak incelendi. Hastaların demografik özellikleri, tümörün yeri, tedavisi ve sonuçları geriye analiz edildi.
Bulgular: Üç yıllık sürede, kliniğimizde sakrokoksigeal kitle eksizyonu yapılan 8 hastadan 5(%63)’i kız ve 3(%37)’ü erkek olup 5’i(%63) antenatal ultrasonografi ile tanı konulmuştu. Ortalama ameliyat yaşı 6.1 ay ve alfa feto protein değerleri 20.000 ng/ml’den yüksek idi. US ile ortalama kitle boyutu 6.2 cm çapında olup 3 olgu(%38) Tip I, 3 olgu(%38) Tip II ve 2 olgu(%24) Tip-IV idi; 1 olguda(%13) ciddi üriner sistem basısı mevcuttu. Chevron insizyon ile hastaların kitleleri total olarak koksiks ile beraber eksize edildi. Histopatolojisinde 5 olgu(%63) matür teratom; 3 olgu(%37) immatür teratom olarak raporlandı. İmmatür teratomlu olguların ikisi kız (%66) olup, ameliyat yaşları 1.gün, 16.gün ve 1.gün idi. Dev sakrokoksigeal teratomlu bir yenidoğan(%13), tümör içine kanama sonrası tüketim koagülopatisi ve ağır kardiak yetersizlik nedeniyle ameliyat sonrası erken saatlerde kaybedildi, histopatolojisi Grade III immatür teratom olarak raporlanmıştı. İmmatür teratomlu diğer iki olguda kemoterapi başlandı. Hastaların tümü üç ayda bir, alfa fetoprotein düzeyleri ve rektal tuşe kontrolu ile takibe alındı. Ameliyattan altı ay sonra ortalama alfa feto protein değeri matür teratomlularda 3.223ng/ml ve immatür teratomlularda 5.868ng/ml altına düştü, hiç birinde nüks gözlenmedi.
Sonuç: Ameliyattan sonraki uzun dönem izlemlerde sakrokoksigeal teratom nüksü değişik serilerde %2-35 arasında bildirilmektedir. Tümörün tekrar oluşumunda, tümöral dokunun ve koksiksin tamamen çıkarılamaması, ameliyat sırasında tümöral hücrelerin ameliyat sahasına dökülmesi, histopatolojik incelemede malign odakların gözden kaçırılması gibi etkenlerin rol oynadığı bilinmektedir.
Anahtar Kelimeler: