Aim: To compare outcomes of children with and without anti-reflux surgery during congenital hiatal hernia (CHH) repair.
Methods: The demographic, clinical features, surgical treatment, and outcomes of children operated on CHH between 2005–2024 were evaluated retrospectively.
Results: Twenty children (median age: 16 months; male-to-female ratio: 13:7) were included. Type-1 and Type-3 CHH (n=8 each,40%) were the most common, whereas Type-2 and Type-4 were reported in three cases. 60% (n=12) of cases had symptoms of gastroesophageal reflux (GER) and were documented on preoperative imaging. Patients with GER had significantly higher rates of failure to thrive (p=0.04), persistent cough (p=0.01) and dysphagia (p=0.003). Anti-reflux surgery during CHH repair was performed in 70% (n=14) of cases, including 88% of Type-1, 63% of Type-3, and 50% of Type-2 cases. A comparison of postoperative outcomes revealed no significant difference between patients with and without anti-reflux surgery regarding postoperative persistent cough, recurrent infections, early late dumping syndrome, need for proton pump inhibitors, wound infections, bowel obstruction, surgical complications, and recurrence (p>0.05). Recurrence occurred in 6 cases (30%), including 4 with and 2 without anti-reflux surgery. Recurrence most commonly observed after CHH repair in Type-1 (n=4, 67%). Recurrence wasnot associated with age at diagnosis (p>0.05), but was significantly more common in males (p=0.036), with no differences in clinical features or postoperative outcomes (p>0.05).
Conclusion: Anti-reflux surgery during CHH repair had similar postoperative outcomes in patients without anti-reflux surgery. Recurrence is not a rare complication after surgery and mostly seen in male patients with type-1 CHH.
Keywords: Congenital hiatal hernia, Antireflux surgery, Gastroesophageal reflux
Amaç: Konjenital hiatal herni (KHH) onarımı sırasında antireflü cerrahisi uygulanan ve uygulanmayan çocukların sonuçlarının karşılaştırılması amaçlandı.
Yöntem: 2005–2024 yılları arasında KHH nedeniyle opere edilen çocukların demografik ve klinik özellikleri, cerrahi tedavi yaklaşımları ve sonuçları retrospektif olarak değerlendirildi.
Bulgular: Toplam 20 çocuk (medyan yaş: 16 ay; erkek/kız oranı: 13:7) çalışmaya dahil edildi. En sık görülen tipler Tip-1 ve Tip-3 KHH idi (her biri n=8, %40); Tip-2 ve Tip-4 ise toplam üç vakada saptandı. Olguların %60’ında (n=12) gastroözofageal reflü (GÖR) semptomları mevcuttu ve preoperatif görüntüleme ile belgelendi. GÖR’lü hastalarda yetersiz kilo alımı (p=0,04), inatçı öksürük (p=0,01) ve disfaji (p=0,003) oranları anlamlı olarak daha yüksekti. Antireflü cerrahisi, KHH onarımı sırasında vakaların %70’ine (n=14) uygulandı; bu oran Tip-1’de %88, Tip-3’te %63 ve Tip-2’de %50 idi. Postoperatif sonuçlar karşılaştırıldığında, antireflü cerrahisi yapılan ve yapılmayan hastalar arasında postoperatif inatçı öksürük, tekrarlayan enfeksiyonlar, erken-geç dumping sendromu, proton pompa inhibitörü kullanımı, yara enfeksiyonu, barsak obstrüksiyonu, cerrahi komplikasyonlar ve nüks açısından anlamlı fark bulunmadı (p>0,05). Toplam altı hastada (%30) nüks gelişti; bunların dördü antireflü cerrahisi yapılan, ikisi yapılmayan gruptaydı. Nüks en sık Tip-1 KHH onarımı sonrası gözlendi (n=4, %67). Nüks gelişimi tanı yaşıyla ilişkili bulunmazken (p>0,05), erkek hastalarda anlamlı düzeyde daha sık izlendi (p=0,036). Klinik özellikler ve postoperatif sonuçlar açısından gruplar arasında fark saptanmadı (p>0,05).
Sonuç: KHH onarımı sırasında uygulanan antireflü cerrahisi, uygulanmayan olgularla benzer postoperatif sonuçlara sahiptir. Cerrahi sonrası nüks nadir olmayan bir komplikasyondur ve çoğunlukla Tip-1 KHH’ye sahip erkek hastalarda görülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Konjenital hiatal herni, Antireflü cerrahisi, Gastroözofageal reflü