Aim
Experience in thoracoscopic congenital diaphragmatic hernia (CDH) repair has expanded, however thoracoscopic approach is connected with a higher incidence of recurrence than open approach. We present our single institutional experience and evaluate the efficacy of our technical details for the thoracoscopic CDH repair.
Methods
We reviewed the records of patients with CDH repaired between September 2019 and September 2022 at Ankara City Children’s Hospital. Successful thoracoscopic repairs were compared with thoracoscopic repairs that developed recurrence. Data were analyzed by Mann-Whitney U and Chi square tests.
Results
Fortyone patients underwent attempted thoracoscopic repair, with four converted to open approach. Neonatal patient ratio was 73%, the remaining 27% patients were late presented ones. We applied PIRS technique in 27%, intracorporeal suturing in 13% and both PIRS and intracorporeal suturing technique in 60% for repair. We prefer prosthetic patch to repair the defect without tension in five (15%) patients. The recurrence rate was 17% (n=7). In comparing successful thoracoscopic repairs to those with recurrence, we found that the ones that were diagnosed prenatally, early symptomatic, medically treated preoperatively for pulmonary hypertension, with herniation of spleen were significantly prone to recurrence (respectively P =0.020, 0.015, 0.027,0.003). All the recurrent cases repaired by early thoracoscopic approach except one case needed to convertion to open approach.
Conclusion
Conversion to open approach and recurrence of hernia are the most challenging complications for thoracoscopic CDH repair. Technical factors and a compelling learning curve for thoracoscopy may account for the higher recurrence rates, but a second thoracoscopic repair is an effective management for most of the reccurrent cases. Technical skills should be improved, and novel applications should continue to be developed for the anatomically and physiologically selected patients with CDH.
Keywords:
Amaç
Torakoskopik konjenital diyafram hernisi (KDH) onarımındaki deneyimler giderek artmaktadır. Torakoskopik yaklaşımda, açık yaklaşıma göre nüks insidansının yüksek olduğu bilinmektedir. Çalışmamızda torakoskopik onarım deneyimimizi sunuyor ve teknik detayların etkinliğini değerlendiriyoruz.
Yöntem
Eylül 2019 ile Eylül 2022 arasında Ankara Şehir Çocuk Hastanesinde KDH onarımı yapılan hastaların kayıtlarını inceledik. Başarılı torakoskopik onarımlar, nüks gelişen olgular ile karşılaştırıldı. Veriler Mann-Whitney U ve Ki kare testleri ile analiz edildi.
Bulgular
Kırk hastaya torakoskopik onarım uygulandı bu olguların dördünde açık operasyona geçilmesi gerekti. Yenidoğan hasta oranı %73, kalan %27'lik hasta geç tanı alan olgulardı. Onarım için %27'sinde PIRS tekniği, %13'ünde intrakorporeal sütür ve %60'ında hem PIRS hem de intrakorporeal sütür teknikleri uygulandı. Beş (%15) hastada defektin gerilmeden onarılması için prostetik yama kullanıldı. Nüks oranı %17 (n=7) idi. Başarılı torakoskopik onarımları nüks olanlarla karşılaştırdığımızda, doğum öncesi tanı konan, erken semptomatik olan, ameliyat öncesi pulmoner hipertansiyon için tıbbi tedavi gören, dalak herniasyonu olan hastaların nüks riskinin istatistiksel olarak daha yüksek olduğu görüldü (sırasıyla P =0.020, 0.015, 0.027,0.003). Nüks olgularının 6sı erken torakoskopik yaklaşımla onarıldı, bir olguda nüks onarımı için açık operasyona geçilmesi gerekti
Sonuç
Açık operasyona geçiş ve nüks, torakoskopik KDH onarımı ile ilgili önemli komplikasyonlardır. Teknik faktörler ve torakoskopi için zorlu bir öğrenme eğrisi, daha yüksek nüks oranlarından sorumlu olabilir, bununla birlikte nüks olguları ikinci bir torakoskopik girişim ile etkin bir şekilde tedavi edilebilmektedir. Anatomik ve fizyolojik olarak uygun hastalar için torakoskopik onarım teknik becerilerin geliştirilmesi ile etkin bir yöntem olarak kabul edilmelidir.
Anahtar Kelimeler: