Aim/Introduction: Pilonidal sinus is a troublesome condition increasingly seen among the adolescents due to sedantary life style. Pilonidal sinus develops due to accumulation of hair and skin most frequently in intergluteal sulcus. Our aim was reported to approach in a case with recurrent complicated pilonidal sinus.
Case Report: A 15-year-old female patient admitted our department with complaints of pain, swelling, and discharge from intergluteal sulcus after had been operated in another center 1.5 years ago due to pilonidal sinus. One orifice and wide scarry skin at the upper-right lateral of the anus, and three orifices at the intergluteal sulcus, and one at the 3 o'clock position at the left gluteus were observed; there was no discharge but the perineal hygiene was not good. In addition, scar tissues were presented at both of the axilla and intermammarian sulcus whic had been developed following infectious drainage one year ago, and any surgical intervention was performed. In MRI, a sinus tract was detected which had started from the coccyx to the anal canal inferolateral as a 11cm’s track along the left side of the gluteal sulcus under the skin. Internal sphincter was intact; external sphincter and tract at the anal canal posterior was in close proximity. It was detected via an inspection performed under general anesthesia in the prone position that the sinuses were not related to the rectum lumen; thus, possibility of anal fistula was eliminated. A total fistulectomy with together pilonidal sinus excision was performed by combining the fistula orifices in intergluteal sulcus via a midline cut. Fistulectomy was performed on the fistul tract that lied from the left gluteus in the intergluteal region to the edge of the anus, protecting the anal sphincter muscles and the skin at the distal. The incision of the patient was found in good condition when the sutures were removed on the 21th post-operative day.
Conclusion: There is still no consensus on which of the medical treatment and surgical methods for pilonidal sinus is superior then others. Whereas more supportive clinical cases are still necessary, excision of all sinus tracts completely is an effective treatment for the complicated pilonidal sinus surgery
Keywords: pılonıdal sınus, fıstula
Amaç/Giriş: Pilonidal sinüs hastalığı sedanter hayat tarzı ile birlikte adolesan yaş grubunda giderek artan sıklıkta karşımıza çıkan, ağrı ve akıntı nedeniyle gündelik hayatı olumsuz etkileyen, en sıklıkla intergluteal sulkusta kıl ve deri eklerinin birikimi ile gelişen bir hastalıktır. Amacımız, nüks komplike bir pilonidal sinus olgusuna yaklaşımın aktarılmasıdır.
Olgu Sunumu: Pilonidal sinüs nedeniyle 1.5yıl önce başka bir merkezde opere edilen 15 yaşında kız hasta operasyon bölgesinde şişlik, ağrı ve akıntının devam etmesi yakınmasıyka polikliniğimize başvurdu. Anüs sağ üst lateralinde bir adet, intergluteal sulkusta üç adet ve sol gluteusta saat 3 hizasında bir adet orifis ve geniş skatrisyel cilt görüldü, akıntı yoktu ancak perineal hijyen iyi değildi. Ayrıca her iki aksilla ve intermmarian bölgede mevcut olan skatris dokusunun, bir yıl önce pürülan akıntı sonrası geliştiği, herhangi bir cerrahi müdahale yapılmadığı öğrenildi. MRI’de koksiksden başlayan, gluteal yarık solunda 11cm uzunluğunda cilt altında ilerleyerek anal kanal inferiorunda solda cilde kadar uzanan sinüs traktüsü izlendi; internal sfinkter intakt, eksternal sfinkter ile solda anal kanal posteriorunda traktüs yakın komşuluktaydı. Genel anestezi altında prone pozisyonda yapılan muayenede, sinüslerin rektum lümeni ile iştiraki olmadığı saptandı, böylelikle anal fistül şüphesi dışlandı. İntergluteal sulcustaki fistül orifisleri orta hatta midline kesi ile birleştirilerek pilonidal sinus ile birlikte total fistüektomi yapıldı, intergluteal bölgeden sol gluteustan anüs kenarına uzanan fistül traktı distalde anal sfinkter kasları ve cilt korunarak fistülektomi yapıldı. Ameliyat sonrası oral Sefazolin/Metronidazole antibiyotik tedavi ve laksatif tedavi verildi; povidon iyot solüsyonu ile anal bakım öğretilerek taburcu edildi. Post-operatif 21.gün sütürleri alınan hastanın insizyonun salim olduğu görüldü. Halen poliklinik kotrollerine devam edilen olgu sorunsuz seyretmektedir.
Sonuç: Pilonidal sinüs hastalığı için tanımlanan medikal tedavi ve açık cerrahi yöntemlerin hanigisinin üstün olduğu konusunda halen bir fikir birliği bulunmamaktadır. Daha fazla klinik çalışma ile desteklenmesi gerekmekle birlikte nüks pilonidal sinüs cerrahisinde, pilonidal sinus kalıntılarının tümünün eksize edilmesi ile birlikte fistülektomi yapılması etkin bir tedavi yöntemidir.
Anahtar Kelimeler: pilonidal sinüs, fistül